Saturday, November 12, 2011

Amacina ulasan blog

Aslinda niyetim, belki de her gun buraya birseyler karalamakti; evet...

Geceleri, gunduzleri kafamda surekli yaziyorum; belki de an be an yasadigim senaryoyu yaziyorum ama is butun dusunceleri duzenli olarak bir yere gecirmeye gelince...

En son postumun tamamiyle aynisini yazmak icin geldim buraya, 7 koca ay sonra. Evet, bu yakada halen degisen bir sey yok!

Kelimeleri, basligi ile tamamiyle ayni seyleri halen dusunuyor olmak, "too much repetition of myself" degil de nedir, allah askina?

Cok farkli seyler yaptim, bir onceki post un aynisini yazmamak icin; cok cabaladim ama degisen bir sey olmadi ne yazik ki...

Sadece dengede duran biri olmak neden bu kadar zor?

Ya da odak noktami, neden uclarda gezinen biri olmaktan bir turlu alamiyorum?

Icimdeki minik canavarlari, kendime zarar vermeden beslemeyi ogrenmeliyim. Umutsuz degilim, hicbir zaman olmadim ama yarattigim girdaplarin icerisinde kaybedecek daha fazla zamanimin olmadigini artik biliyorum...

Allah, umutsuzlugun bosvermisliginden dusmanimi bile korusun.

Bir insanin kendi kendine otorite kurmasi midir onu basariya goturen; yoksa begenmedigi ozelliklerini canarvarlastirmasi ve minik havuclar ile beslemesi midir; bilemiyorum...

Bugun yeni bir laf duydum: never listen to your heart until it stops beating!

Belki de budur, aradigim gercek mutluluk.

Kendini uzme; cektigin acinin sebebi, yuksek ateste pisiriyor olman kendini.

Huzur gercekten de cok yakinda, hisediyorum...




Tuesday, March 22, 2011

Otorite için Disiplinli Olacaksın!

Evet; NLP deneyimlerim sonucu artık biliyorum:

Otorite tiksintisi ile beraber, otoriteyi kabul etmemek üzerine türlü ve komik hareketler geliştirmekteyim. Bu hareketler, tabii ki ona baş kaldırmak ya da otoritenin içine etmek gibi erkekçe hareketler değil de, kendi içine sıçmak ya da otoriteden olabildiğince uzak bir yerde durmak gibi kaçak hareketler tam olarak.

Bütün bu gerçekler bir yana, şahsımı daha da komikleştiren diğer bir gerçek ise şu:

Ben otorite olmak istiyorum!

Sözü kabul edilen, dedikleri harfi ile gerçekleştirilen ve insanların sevgi ile karışık bir beğeni ile, takip ettiği, merak ettiği bir kişi olmak istiyorum.

NLP'nin kimliğimize yedirdiği gerçekleri göz ardı edemeyiz, tahminimce. Yani bir insan, otorite tiksintisi ile otorite olabilmeyi aynı anda yürütemez; bu bir gerçek. Bu noktada, insanın diğer özelliklerini kullanarak, Mevlana'nın sözünü ettiği, 'Göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün', ilkesine ulaşması gerekmektedir.

Bu görüş ile üretmek istediğim sonuç, belki de karakterimi %100 değiştirecek ama beni yavaş da olsa otorite olmaya itecek günlük değişimler, devrimsel bazı hareketler. Tamamına uyarak, beni ben yapan aktivitelerimi ve belkide otoriteden sürekli kaçışımı hızlandıran günlük tembellik, uyuşukluk ve boşvermişliklerimi terk edeceğim. Bu bir noktada, eski beni terk etmekle eş değer.

Bunu daha önce yaptım ve çok büyük bir keyif aldım. İnanıyorum ki bunu tekrardan yapabilirim, sadece disiplin kelimesini, tüm harfleriyle beynime kazımaktan ibaret. İrade bunun sadece klişe adı ve biliyorum ki iradesine yenik olan kişi hiçbir zaman hayallerini kurduğum o Übermensch olamaz!

Sonuç:

Her gün 5 saat uyku.

23:00 - 01:00 arası yatakta duracaksın ve yatakta kitap okuyacaksın. (kesinlikle bilgisayardan uzak duracaksın)

Sabah saat 06:00 - 06:30 arası uyanacaksın.

Her sabah güne başlamadan önce 1 saat yürüyeceksin. (ilk zamanlar istediğin saatte uyanamıyabilirsin fakat gene de 1 saat yürüyüşünü yapacaksın!)

2 saatte bir mutlaka bir şeyler yiyeceksin!

Masadan aç kalkacaksın! (patlayana kadar yemek yok! fast food ve aşırı yiyecekler kesinlikle yok!)

TV ekranına artık bakmayacaksın! (Sadece bilgisayar ekranına bakacaksın! - işin gereği)

Duman çıkaran çubuklardan ve alkolden kesinlikle uzak duracaksın!

Günde 1 vakit de olsa kesinlikle meditasyon yapacaksın!

45 dakika çalışacak ve 15 dakika takılacaksın!

Akşamleyin 1 saat yürüyecek ya da yüzücek ya da spor salonunda bulunacaksın!

Harcamalarını cep telefonuna yazacaksın ve Pazarları harcamalarını takip edeceksin!

Ayda bir kendine tatil ya da çılgınlık izni tanıyacaksın! (burada alkol ve duman çıkaran bazı çubuklara izin verebilirsin kendine)

Satın almayı arzuladığın, sahip olmayı hayal ettiğin şeyleri bu blog sayfasına yazacaksın!

Yarın yapacaklarını ve akşam yapacaklarını mutlaka not edeceksin ve bunları not defterinden takip edeceksin!

Pazar günleri farklı yürüyüş ortamları belirleyecek, orada yürüyecek ve kahvaltı edeceksin!

Her hafta en az bir sinemaya gideceksin!(iş için)

Her hafta en az bir tiyatro göreceksin!(iş için)

Her hafta en az bir sergi göreceksin!(iş için)

Her hafta en az iki restoranta gideceksin!(iş için)

Her hafta en az bir parti/konser etkinliğine gideceksin! (iş için)



Beslenme programı (Program, yatağa girebildiğin saatin 7 saat sonrası şeklinde kaydırılabilir):

07:30 - 08:30 kahvaltı

10:30 - 11:30 meyva saati

13:30 - 14:30 öğle yemeği

16:30 - 17:30 atıştırmalık

19:30 - 20:30 akşam yemeği

22:30 - 23:30 meyva saati




Wednesday, December 29, 2010

Neuro Linguistic Programming

Yapmıyorum.

İçmiyorum.

Onu, bunu, şunu tüketmiyorum...

Kendime değer veriyorum; bedenimi seviyorum!

Ne kadar zaman oldu, tam olarak bilmiyorum.

N-L-P harflerinin açılımını merak ettim ve baktım, kitaplar aldım; okudum ettim...

İnsanın beyni garip bir organ, diğer organları gibi. Kontrol edebildiğini sanarsın, durdursana hadi kalbini!

Ya da sonlandırsana beynindeki türlü türlü kuruntuları!

Kaç yüz tane şey var, sokaktaki herkesin, hepimizin, şunu bunu yapmak istemiyorum deyip de yapıp durduğu.

Sorun aslında yapmak istememekteki kararlılık/kararsızlık değil de, o istemin/isteksizliğin etrafında şekillendirilen N.L.P. aslında; bilmiyorsunuz.

Bunu bilsen de yapamıyorsun; ve de çoğu zaman!

'Sigara içmek istemiyorum' değil de, 'sigara içmiyorum' demek gibi ya da sadece 'kullanmıyorum' diyerek rahatlatmak tüm kuruntuları, sigarasızlık ile beynini kemiren.

Evet arkadaşlar, SİGARA İÇMİYORUM.

Haberiniz olsun!

Düzenli olarak, ciğerlerimi türlü pislikler ile doldurmak, kanımın dolaştığı damarları sertleştirerek her türlü aktivitelerimdeki beceriksizliğe bir bahane bulmak ve ağzıma duman çıkartan çubuklar sokarak 'cool' gözükmek gibi gereksiz çabalarıma son veriyorum.

Beynime, 'sigara içimi' ile alakalı olarak yönlendirdiğim tüm iyi 'associaton' ları yok edebilmek adına 'Neuro Linguistic Programming' başlıklı yazılarımı okuyacaksınız.

Bu yazılar, 'sigara içimi' ile oluşturduğum 'keş' ve 'leş' benliğimi terk edebilmek adına temennilerden öte, sigara içen kişinin ne kadar zavallı olduğunun gerçek bir portresi olarak değerlendirilmeli ve bu şekilde yenilmelidir.

Sizlerinde beynini doğru lisan ile programlama ve aptal takıntılarınızdan kurtulma işleminde aynı yöntemi kullanmanızı tavsiye ederim.

Duman çıkartan çubuklara geri dönersek:

Bu çubuk öz saygınızı yiyecektir. Zararları saymakla bitmeyen bu çubuğun, cepte taşınması, her kahve çay gibi aslında keyif verecek sohbetlerde yakılması, ellerinizde ve kıyafetlerinizde bıraktığı koku ile 'pakette durduğu gibi durmadığı' görülecektir.

Çubuğun satın alınması sonucu cebinizdeki parayı, çubuğun tüttürülmesi esnasında zamanınızı ve çubuğun hayatınızda varoluşu ile öz benliğinizi yitirirsiniz. Öz benliğiniz, birçok yerde, sadece 'çubuğu tüttüren kişi' olmak ile defalarca zikredilerek sınırlandırılacaktır. Örneğin doktorda ya da arkadaşlarınız ile oturduğunuz cafelerde 'çubuk ile aranızdaki ilişki' size sunulan bir öncelik ya da beğeniden çok, alınması gereken 'zorunlu' önlemler sebebiyle sorulacaktır.

'Cepte taşınan çubuk' en zayıf anlarınızda ya da en özgür olduğunuzu 'zannettiğiniz' zamanlarda düzenli bir 'self-harm' şeklinde hayatınıza girer. Bir jilet yardımı ile düzenli olarak parmaklarının arasını keserek bundan zevk aldığını sanan zavallılardan bir farkı yoktur aslında yapılan işlemin.

Şeytana uymayın! Çubuk hiçbir şekilde yararı olmayan bir bağımlılıktır ve nefsine hakim olamayanlar, bu dünyada başarılı olamayanlardır.

Şaka değil bu bir gerçek!

Üniversiteye girdiğim 2003 senesinden bu yana, farklı zamanlarda çubuğu cebimden atmam gerektiğini biliyorum. Defalarca denedim, bir kere gerçekten tiksindim ve çubuğu aramadım; ama çubuk hep galip geldi. Galip gelen çubuk mu, yoksa içimdeki 'başarı korkusu mu' araştırdım. Bu ve bunun gibi yazılar yazdım.

O'na yeminler ettim, bana yardım etmesi için yalvardım. Olmadı...

Sorun basit ve netti aslında: N.L.P.

Çubuk taşımayan biriyim ben ya da onu tüttürmüyorum, sadece.

Dalga geç onlarla ve tavsiye et herkese 'kullanmıyorum' demeyi.

İçme artık sigarayı...

Wednesday, December 22, 2010

Make 'em believe!

İnandırmak lazım insanları.

Konusharak, anlatarak inandırmak lazım.

Yaptıklarına, yapacaklarına, yapmak istediklerine...

Inanmadan chevrendekiler, yapılanların bir değeri olmadığı gibi, yapma isteği de köreliyor insanın ya da sadece yapası gelmiyor.

Inandırmak lazım insanları, yaparak ve ederek!

Konushmak, anlatmak. Bir yere kadar gidiyor da chevrendekilerin sana olan iyi niyetleri ile, kalbi titreyerek inanmasını istiyorsan chevrendekilerin, yaparak anlatmalısın konushtuklarını.

Chok da zor degil biliyor musun?

Chok da zor degil, inandirmak istediklerini yapmak ve hatta zevkli de!

Gunes dogmadan uyanmali, yalnizliktan sikilmadan chalishmalisin masanin bashinda.

Saygi gormek istiyorsan, inandirmalisin once chevrendekileri ve inandirmak icin yapmalisin, sadece...

Sadece yapmalisin onu; o, her neyse!

İnandirmak ichin, sadece 'the big talker' olmak yerine, 'just doer' olmayi hich denedin mi?

Too many mistakes!

Chok fazla hata yapar insan.

Ust uste, sira sira, ardi ardina...

O kadar fazla hata yapar ki insan, bir an gelir, bakarsin, artik oyun bitmis.

GAME OVER! yani; shah ve mat...

O kadar 'replay' edersin ki, her GAME OVERda, bir zaman sonra oyunu oynamak da zevk vermez artik; oyun bitmishtir yani. Hem senin ichin, hem de sonraki zamanlar ichin.

Oyunlari bitirmekten aldigin ders de zevk vermez insana. Alinan dersler, gorursun ki, sadece daha fazla yoruyor insani. Chirkinleshtiriyor. Chekilmez hale sokuyor aynalari ve suratini ya da chevrendekilerin suratlarini.

Saygi bile duymuyorsundur seni yenenlere. Bir shekilde yenmishlerdir. Defalarca, ust uste, sira sira, ardi ardina. Onlar galibiyetlerinin verdigi utanmazlik ve kendini bilmezlik ile daha da uzerine gelirlerken bilmiyorlardir. Bu sefer sadece galip degillerdir, saygisizlardir da.

Hakli iken haksiz duruma dushmek gibi, acimasiz sherefsizler gibi daha da basarlar uzerine. Ezip gechseler rahatlarlar mi acaba?

Bilmiyorum...

Chok fazla hata yapar insan.

O kadar fazla hata yapar ve sorumsuzca unutasi gelir ki, galiplerinin egolarini tatmin edishlerini bile olgunlukla karshilayamaz.

Kizar onlara.

Chok fazla hata yapar insan. Daha fazlasini...

Maglup hata yaptikca hata yapmaya alishir, yenile yenile yenilmeyi sineye chekmeyi ogrenir.

Mike mike mikmeyi degil, mike mike mikishten zevk almayi ogrenir orospu!

benimki de ishte oyle...

Tuesday, December 21, 2010

Nothing Better!

Hayat budur arkadaslar...

Gercekten de budur yani!

Sadece yaptiklariyla degerlendirilir insan. Bir nedensiz beklenti vardir cevrendekilerde ve sen hicbir zaman yapmaya cabaladiklarinla degerlendirilmezsin.

Cabaladiklarin ne kadar unique olursa olsun, sadece gerceklestirilebildiklerinle hayat bulursun.

Ya siradan biri olacak ve rahatlikla yaptiklarinin quantity hesabindan coklugu ile ovuneceksin ya da unique cabalarina yakisir ucuklukta bir hayati yasamaya cesaret edeceksin...

Dogumundan bu yana sana ogretilen dogrulari, severek onayladigin ailevi bir takim tradisyonlari terkedecek utanmazligi gostermeli ve inanmalisin.

Bu mu acaba?

Bu mu buyumek ya da 'yashlanmak' dedikleri?

Bilmiyorum!

Gercekten de bilmiyorum...

Cevremdeki cogu kisi, yasitlarim ,ya da sadece, benzer evrelerden gecen arkadaslarim...

Universiteyi bitirmek, evlenmek, universiteyi bitirdikten sonra chalishiyor olmak gibi...

Hepsi de ayni sorunlardan shikayetchi!

Depresyondayim!

Depresyonda miyim?

Bi isteksizlik var icimde!

Ishime zorla gidiyorum ya da yapiyorum...

Shunu, bunu yapmaliyim ama yapamiyorum

Falan, filan, ...

Herkeste bir boshverme 'hayata' karshi ya da zorunluluklari sineye chekme chabasi!

Ishte bende universite ishini bitirdim, bir sene bir 'corporate slave' deneyimi ardindan, evlendim, derken shirket kurmaya kalktim...

Sinir, stress tabi haliyle cabasi.

Bir insan yukarda sayilan shikayetleri hissedince hersheyi bir hemen yashamak istiyor; gidebildigin kadar ileri, ine bildigin kadar derine girmek istegi gibi sanki...

Ve tabi o chevrendekilerin sesleri azalmiyor aslinda!

Ve hatta bir bakiyorsun korkularin tam orada artik, Nothing Better dedigin ve belkide artik boshverecegin hersheyi...

Duruyorsun dushunuyorsun kendi kendine:

Ben neyim?

Neredeyim?

Nereye gidiyorum?

So, what's next? gibi yani...