Wednesday, December 29, 2010

Neuro Linguistic Programming

Yapmıyorum.

İçmiyorum.

Onu, bunu, şunu tüketmiyorum...

Kendime değer veriyorum; bedenimi seviyorum!

Ne kadar zaman oldu, tam olarak bilmiyorum.

N-L-P harflerinin açılımını merak ettim ve baktım, kitaplar aldım; okudum ettim...

İnsanın beyni garip bir organ, diğer organları gibi. Kontrol edebildiğini sanarsın, durdursana hadi kalbini!

Ya da sonlandırsana beynindeki türlü türlü kuruntuları!

Kaç yüz tane şey var, sokaktaki herkesin, hepimizin, şunu bunu yapmak istemiyorum deyip de yapıp durduğu.

Sorun aslında yapmak istememekteki kararlılık/kararsızlık değil de, o istemin/isteksizliğin etrafında şekillendirilen N.L.P. aslında; bilmiyorsunuz.

Bunu bilsen de yapamıyorsun; ve de çoğu zaman!

'Sigara içmek istemiyorum' değil de, 'sigara içmiyorum' demek gibi ya da sadece 'kullanmıyorum' diyerek rahatlatmak tüm kuruntuları, sigarasızlık ile beynini kemiren.

Evet arkadaşlar, SİGARA İÇMİYORUM.

Haberiniz olsun!

Düzenli olarak, ciğerlerimi türlü pislikler ile doldurmak, kanımın dolaştığı damarları sertleştirerek her türlü aktivitelerimdeki beceriksizliğe bir bahane bulmak ve ağzıma duman çıkartan çubuklar sokarak 'cool' gözükmek gibi gereksiz çabalarıma son veriyorum.

Beynime, 'sigara içimi' ile alakalı olarak yönlendirdiğim tüm iyi 'associaton' ları yok edebilmek adına 'Neuro Linguistic Programming' başlıklı yazılarımı okuyacaksınız.

Bu yazılar, 'sigara içimi' ile oluşturduğum 'keş' ve 'leş' benliğimi terk edebilmek adına temennilerden öte, sigara içen kişinin ne kadar zavallı olduğunun gerçek bir portresi olarak değerlendirilmeli ve bu şekilde yenilmelidir.

Sizlerinde beynini doğru lisan ile programlama ve aptal takıntılarınızdan kurtulma işleminde aynı yöntemi kullanmanızı tavsiye ederim.

Duman çıkartan çubuklara geri dönersek:

Bu çubuk öz saygınızı yiyecektir. Zararları saymakla bitmeyen bu çubuğun, cepte taşınması, her kahve çay gibi aslında keyif verecek sohbetlerde yakılması, ellerinizde ve kıyafetlerinizde bıraktığı koku ile 'pakette durduğu gibi durmadığı' görülecektir.

Çubuğun satın alınması sonucu cebinizdeki parayı, çubuğun tüttürülmesi esnasında zamanınızı ve çubuğun hayatınızda varoluşu ile öz benliğinizi yitirirsiniz. Öz benliğiniz, birçok yerde, sadece 'çubuğu tüttüren kişi' olmak ile defalarca zikredilerek sınırlandırılacaktır. Örneğin doktorda ya da arkadaşlarınız ile oturduğunuz cafelerde 'çubuk ile aranızdaki ilişki' size sunulan bir öncelik ya da beğeniden çok, alınması gereken 'zorunlu' önlemler sebebiyle sorulacaktır.

'Cepte taşınan çubuk' en zayıf anlarınızda ya da en özgür olduğunuzu 'zannettiğiniz' zamanlarda düzenli bir 'self-harm' şeklinde hayatınıza girer. Bir jilet yardımı ile düzenli olarak parmaklarının arasını keserek bundan zevk aldığını sanan zavallılardan bir farkı yoktur aslında yapılan işlemin.

Şeytana uymayın! Çubuk hiçbir şekilde yararı olmayan bir bağımlılıktır ve nefsine hakim olamayanlar, bu dünyada başarılı olamayanlardır.

Şaka değil bu bir gerçek!

Üniversiteye girdiğim 2003 senesinden bu yana, farklı zamanlarda çubuğu cebimden atmam gerektiğini biliyorum. Defalarca denedim, bir kere gerçekten tiksindim ve çubuğu aramadım; ama çubuk hep galip geldi. Galip gelen çubuk mu, yoksa içimdeki 'başarı korkusu mu' araştırdım. Bu ve bunun gibi yazılar yazdım.

O'na yeminler ettim, bana yardım etmesi için yalvardım. Olmadı...

Sorun basit ve netti aslında: N.L.P.

Çubuk taşımayan biriyim ben ya da onu tüttürmüyorum, sadece.

Dalga geç onlarla ve tavsiye et herkese 'kullanmıyorum' demeyi.

İçme artık sigarayı...

No comments:

Post a Comment